22 Haziran 2011 Çarşamba

yut bir hap, sen de rahatla

"her işte bir hayır vardır"a binaen..

... Sonra bir gün, vakti zamanında içinizden çıkaramadığınız o üzüntüler, sıkıntılar, sinirler toplanır. Bir bir yerleşir hayatınıza sinsice. Bir gece vakti kalbiniz güm güm atarak, ter içinde uyanırsınız. Önemsemezsiniz belki ama ertesi gece bir daha olur, sonra bir daha..Başınız olur olmadık zamanlarda ağırır, hem de tek bir noktadan vurur ağrı, sanki bir yerlere çarpmış gibi. Her zaman yediklerinizi değiştirmemenize rağmen ne yeseniz ağzınıza gelir, balon gibi şişer de şişer mideniz. Ayaklarınızda, hele ki diz bölgenizde titremeler mi başladı..Doktora gitmeyin, ben size sebebini söyleyeyim: STRES..Alın şu sakinleştiriciyi, akşamları yatmadan bir tane yutun. Üzülmeyin, günümüzde birçok insan kullanıyor bundan, çok hafif..Belirgin bir sorununuz olması gerekmez, şimdi bakın beynimiz biz üzüldüğümüzde....................

Ne dersiniz; doktordan çıktığınızda; "buna da şükür, en azından amansız bir hastalık değil" diyerek yukarı mı kaldırırsınız başınızı??

Hiç düşündünüz mü, aslında öfkelendiğiniz için değil de öfkenizi usturubuyla yaşayamadığınız (yaşatmadıkları) için zarar görmüşsünüzdür? Üzüntü gibi, öfke gibi insani duygularımızı bastırmaya çalıştıkça belki patlıyordur ordan burdan..Belki daha açık iletişim kurmamız gerekiyordur insanlarla. Belki orta yolcu olmamamız gerekiyordur o kadar da. Belki bazen birazcık da olsa kırıcı olmak iyi birşeydir. Hatta belki içimizden geçeni söylemek aslında o kadar da kırıcı bir eylem değildir. Belki bize şükürcü, sakinleşmiş, uyuşmuş insanlar değil de aslını yitirmemiş, kendiyle yüzleşmiş, esaslı insanlar gerekiyordur....

1 yorum:

  1. Çok düşündük çok. Kafamızı çalıştırıp (Kafamızı durdurup mu demeliydim?) bu kadar çok düşünmenin iyi bir şey olmadığına akıl erdiremedik. Beyin durduğu yerde dursa ya, bedenin işine karışmasa... O zaman hastalıklara "psikolojik" tanısı konulmazdı. Bu işin yan etkileri de olurdu tabii, aşık olunca kalbinin deli gibi atmadığını düşünsene. Vazgeçtim ben, cümlemi şöyle değiştiriyorum: Beyin gerekmediği zaman bedenin işine karışmasa ya...

    İstediklerini veya düşündüklerini belli etmenin adı ne zaman "asabiyet" oldu? Hakkımda hiçbir şey bilmeyen insanlardan "sinirli" olduğumu duyuyorum. Düşünsene, onların benimle ilgili tek fikri bu: sinirli. Bu devirde strese girmemeli insan, derdini anlatmaya çalışmamalı; sakin olmalı, herkese "evet" demeli, hayatı hafife almalı! Ben sakin olurum olmasına; ama içimdeki afacan çocuğa ne yapmalı?

    YanıtlaSil