16 Mayıs 2014 Cuma

Geç Bunları, Ross!


Canım Meltem Gürle'nin şu yazısından öğrendiğim bir Birhan Keskin şiiri bu memleket. Hiç değişmedi, sanki hiçbir zaman da değişmeyecek.

Sağlıklı Yas Ne, Ross?

Sağlıklı. Yas.

                                                   Aslı Serin’e, aslından ilhamla.

Yas ne Ross?
O ne!?
Ben rüyaya inanırım mesela, mıhlanmış duygulara.
Rüya dediğim de senin anladığın değil, bunu da
belirteyim laf arasında.

Yas, üstelik sağlıklısı ne bunun, ha benim kuzum!
Biz ufak ufak ölmek diyoruz memlekette buna.
Bunun için var bizim sıra sıra ‘hastalıklarımız’
Doktor muyuz biz Ross. Biz sadece ağrıyı bileriz.
Biz sadece ağrıyı biliriz de diyebilirdim, demedim.
(Ben böyle dediğimde sen de bana diyeceksin ki,
hah! işte bu senin duygun!)
(Hadi ordan Ross!)

Biz Ross öyle işte sana göre yanlış kalmayı biliriz.
Başkasını bilmediğimizden değil bak bunu da
bil laf arasında.
İnkârmış pazarlıkmış kabullenmekmiş
bilmemneymiş
Geç bunları Ross. Geç bunları.
Aynı günde ölür aynı günde yıkar aynı gün gömeriz.

Bizim buralarda Ross, her şey aynı anda oluyor.
Aynı anda patlıyor birbirimizin gözü önünde bir bomba
Bir küçük kız. Ölüyorlarız.
Birinin kolu kırılıyor, sızdırmayın, kalsın yen içinde diyorlar.
Yen içinde patlasın ödünüz!
Aynı anda kaza geçirir misal trafik canavarı imgemiz
Bir otobüs dolusu genç, hangisi öldü, kurtuldu mu benimki diyemeyiz.
Benimki diyemeyeceğimiz bir yerdeyiz biz Ross.
Odalardan kara kara milyarlar yürür bir yerlere
ve aynı anda dilenir soğukta yerli ve Suriyeli dilencilerimiz
ve hah tam sırasıymış gibi aynı gün kırar kalbimizi sevgilimiz
Taksim Sıraselviler soğukta sıra sıra elini ısıra ısıra Ross!

Yetmez mi, saydırtma bana daha fazla.
Biz Ross zurnanın zırt dediği bir deliğe benziyoruz.
Nasa baksa belki de uzaydan, belki de uzaydan değiliz.
Bula bula aynı günü bulur da ölür mahalleden
Çok sevdiğimiz nur yüzlü Firdevs teyzemiz
Ross sen bunları yaşasaydın, üç beş günümüzü görseydin bizim
Koymuşum yasına derdin Ross.
Cinnet üstüne yapardın doktoranı aynı gün hiç uzatmadan.

Geç bunları Ross, geç bunları.
Nasıl olsun bizim öyle kompartıman kompartıman
‘sağlıklı’ süreçlerimiz
Biz Ross, al sana misal;
Ali öldürüldü dövülerek,
Kadın erkek hepimiz onun anasıyız.

Sağlıklı yas ne, Ross?

Birhan Keskin

30 Nisan 2014 Çarşamba

Güleyazmak


“Yaşamak şimdi var şimdi yok bir hiçlik, bir karşı koyuş, bir büyük direnmeydi.”
İnci Aral, Kıran Resimleri

Annem “Güle dokunmayın!” demiş. Dokunmuşlar. Bunlar hep küçük amcamla yengemin işiymiş. Oysa annem “Güle dokunmayın!” demiş. Dinlememişler.

Olmayan bir gül için ağıt yakıyor annem, artık olmayan kocasına anlatıyor derdini.  Oysa annem gülü nasıl da özenle dikmiş. Abimle birlikte getirip tam orta yere dikmiş. Çok da güzel görünüyormuş dikilen gül. Bulunduğu yeri güzel gösteriyormuş.

Bir şey bulacakmış gibi elleriyle toprağı yokluyor. Otların arasında soğuktan donmuş gibi duran çiçeğe uzanıyor elleri. Bir de bu çirkin çiçeği dikmişler oraya. Ne olduğu bile belli değilmiş. Oysa annem ne güzel de gül ekmiş. Otların arasına en sevdiği rengi, kırmızıyı, katmış.

Sökülen çiçekten bulaşan toprağı temizlemek için ellerini birbirine sürtüyor; ama toprak tırnaklarının arasına kadar girmiş. Kaşlarını çatıp kendi kendine söyleniyor. Uzaklaşırken gördüğümüz çeşmede ellerini yıkıyor. Ağlamaklı sesiyle “Ah, canım! Ben senin için gül ekmiştim.” diyor. Annemin kocasıymış o, istediğini yaparmış. Hem neden karışıyorlarmış ki?

“Daha güzelini alıp ekeriz, annecim.” diyorum. Yüzünden küçük bir çocuğun annesine güvenip güvenemeyeceğini kestiremeyen bakışı geçiyor. Ağlamakla gülmek arasında gidip geliyor. Annem buraya yeniden gelecekmiş. Yine kırmızı bir gül alacakmış. Onlara inat yine aynı yere dikecekmiş.

Eve geldiğimizde hemen mutfağa gidiyor. Gülle ilgili tek kelime etmeden yemek hazırlamaya koyuluyor. Yaşadığını ancak bu şekilde hissedebilirmiş gibi yaşamak için yapması gereken en önemli şeyi yapıyor: Besleniyor. Oysa annem hayatı boyunca birilerini beslemiş. Onlar da kalkıp ektiği gülü sökmüşler. Bu nasıl bir vicdansızlıkmış anlamıyormuş.

Annem "Güle dokunmayın!" demiş. Dokunmuşlar. Bir erkek sesi "Gidelim mi artık?" diyor. Babamı toprağın altına gömmüşler, üzerine gül ektirmemişler. "Gidelim." diyorum.