30 Nisan 2014 Çarşamba

Güleyazmak


“Yaşamak şimdi var şimdi yok bir hiçlik, bir karşı koyuş, bir büyük direnmeydi.”
İnci Aral, Kıran Resimleri

Annem “Güle dokunmayın!” demiş. Dokunmuşlar. Bunlar hep küçük amcamla yengemin işiymiş. Oysa annem “Güle dokunmayın!” demiş. Dinlememişler.

Olmayan bir gül için ağıt yakıyor annem, artık olmayan kocasına anlatıyor derdini.  Oysa annem gülü nasıl da özenle dikmiş. Abimle birlikte getirip tam orta yere dikmiş. Çok da güzel görünüyormuş dikilen gül. Bulunduğu yeri güzel gösteriyormuş.

Bir şey bulacakmış gibi elleriyle toprağı yokluyor. Otların arasında soğuktan donmuş gibi duran çiçeğe uzanıyor elleri. Bir de bu çirkin çiçeği dikmişler oraya. Ne olduğu bile belli değilmiş. Oysa annem ne güzel de gül ekmiş. Otların arasına en sevdiği rengi, kırmızıyı, katmış.

Sökülen çiçekten bulaşan toprağı temizlemek için ellerini birbirine sürtüyor; ama toprak tırnaklarının arasına kadar girmiş. Kaşlarını çatıp kendi kendine söyleniyor. Uzaklaşırken gördüğümüz çeşmede ellerini yıkıyor. Ağlamaklı sesiyle “Ah, canım! Ben senin için gül ekmiştim.” diyor. Annemin kocasıymış o, istediğini yaparmış. Hem neden karışıyorlarmış ki?

“Daha güzelini alıp ekeriz, annecim.” diyorum. Yüzünden küçük bir çocuğun annesine güvenip güvenemeyeceğini kestiremeyen bakışı geçiyor. Ağlamakla gülmek arasında gidip geliyor. Annem buraya yeniden gelecekmiş. Yine kırmızı bir gül alacakmış. Onlara inat yine aynı yere dikecekmiş.

Eve geldiğimizde hemen mutfağa gidiyor. Gülle ilgili tek kelime etmeden yemek hazırlamaya koyuluyor. Yaşadığını ancak bu şekilde hissedebilirmiş gibi yaşamak için yapması gereken en önemli şeyi yapıyor: Besleniyor. Oysa annem hayatı boyunca birilerini beslemiş. Onlar da kalkıp ektiği gülü sökmüşler. Bu nasıl bir vicdansızlıkmış anlamıyormuş.

Annem "Güle dokunmayın!" demiş. Dokunmuşlar. Bir erkek sesi "Gidelim mi artık?" diyor. Babamı toprağın altına gömmüşler, üzerine gül ektirmemişler. "Gidelim." diyorum.