7 Kasım 2012 Çarşamba

Bir İyi Bir de Kötü Haberim Var



“Edebiyatla hayat takım kurup futbol maçı yapsalar, hayat üç çeker edebiyata!”
Veciz Sözler, Barış Bıçakçı 

Hayatlarımız var, kendimize göre derleyip toparladığımız, yeni eşyayla bezediğimiz, sevdiklerimizle doldurup sevmediklerimizden uzak tuttuğumuz odalarımız gibi… Kimsenin el sürmesine izin vermediğimiz yaralarımız gibi, şifrelerini yalnızca bizim bildiğimiz elektronik aletlerimiz gibi, neye göre düzenlendiğini bir tek bizim anlayabildiğimiz kütüphanelerimiz gibi, sadece hak edenin tutabileceği ellerimiz gibi… Hayatlarımız var, ölümlerle büyüttüğümüz, deneyip yenilerek devam ettirdiğimiz, tecrübelerimizle kirlettiğimiz, aşklarımızla yenilediğimiz…

Hayatlarımıza sahte görünümlerle girenler var; odalarımızı talan eden, yaralarımızı kanatan, şifrelerimizi kıran, kütüphanelerimizin düzenini bozan, ellerimizi hor kullananlar... Kendi acılarını bizim ölümlerimizden daha büyük zanneden, deneyip yanılmayı çocuk oyununa çeviren, tecrübelerimizi biraz daha pasaklı hale getiren, aşklarımıza yalanla karşılık verenler var.

Onlara verilecek cevaplarımız, içimizde büyüttüğümüz kelimeler, çiçeklerinden arınmış şiirler var. Onları kırmamak için yaptıklarımız, söylememeyi tercih ettiklerimiz, bizimle boy ölçüşenlere asıl boyumuzu gösterme derdinde olmadığımız için onlara yalnızca inanmak istediklerini sunduğumuz anlar var.

Çağımızın, kendini olmadığı biri gibi göstermek, kitap karakterlerine öykünmek, yaşadıklarımız kafamızdakilere uymayınca hayal kırıklığına uğramak, bu hayal kırıklığının acısını başkasından çıkarmak, egomuzu tatmin etmek uğruna karşımızdakini mutsuz etmek, mutsuz olmanın aşkın başlıca kuralı olduğunu sanmak gibi birtakım hastalıkları var.

Oysa edebiyatla hayat arasında bu hastalıklara tutulanların anlayamadığı küçük bir fark var: Biri okunuyor, diğeri yaşanıyor. Bunu görmezden geldikleri için “kırk üç numara ayakkabılarıyla” edebiyatın da hayatın da üzerinden fütursuzca geçenlere inat, yeni şiirler yazıp yeni şarkılar söyleyenler var. Çünkü onların her gidenin ardından derleyip toparladıkları "kendilerine ait birer odaları" var.