20 Haziran 2011 Pazartesi

her işte bir hayır vardır!

16 Haziran 2011 Perşembe

Pek çok şey oluyor hayatınızda. Zaman zaman isyan edecek oluyorsunuz. Sonra, birileri nerede yaşadığınızı hatırlatıyor. Birileri sınırlarınızı gösteriyor. Başkaları, o birilerine hak veriyor, size haddinizi bildiriyor. Bir başkası sizi ayıplıyor yapmak istediklerinizden ötürü. Kendinize yoktan mutluluklar yaratıyorsunuz. “Bir şey yapmıyorum; ama bu kadar insanın onaylamadığı işleri yapmadığım için mutluyum.” diyorsunuz. İstediklerinizi yapabilmek için gidiyorsunuz. Kimi zaman günlerce, aylarca, yıllarca gitmelere özenip kalıyorsunuz. Gidince de kalınca da eksik yaşıyorsunuz.

Eksik yaşamınıza bahaneler arıyorsunuz. Yaşadığınız ülkenin bahaneleri, hep “şükür” ve “hayır” üzerine kurulduğu için pek zorluk çekmiyorsunuz. Zaten söz konusu kendinizi avutmak olduğunda hiç zorlanmıyorsunuz.

İki yıl boyunca maaşınız artmıyor mesela. “En azından maaşımı veriyorlar, buna da şükür.” diyorsunuz. Maaşınız artmıyor; ama işiniz artıyor. “Çok şükür bir işim var.” diyorsunuz. Yorgunluktan kitap okuyamaz, kendinize zaman ayıramaz hale geliyorsunuz. “Böylesi daha iyi, boş boş düşünüp kafamı yormuyorum, fena mı?” diyorsunuz. Gün geliyor işinizi kaybediyorsunuz. “Her işte bir hayır vardır. Zaten çok iş yapıp az para kazanıyordum. Belki çok daha iyi bir iş bulurum.” diyorsunuz. Aylarca iş aradıktan, iki – üç kere bunalıma girip çıktıktan sonra bulduğunuz iş, bir öncekinden pek farklı olmayınca “Hiç olmazsa iş arkadaşlarım iyi, çok para kazanıp mutlu olmama ihtimalim de vardı.” diyorsunuz.

Özel yaşamınız iyi gitmiyor mesela. Sevgilinizle sürekli kavga ediyorsunuz. “Hiç kavga etmeden ilişki sürdürmek de sağlıksız.” diyorsunuz. Sevgilinizi başka biriyle yakalıyorsunuz, buz gibi aldatıldığınızı fark ediyorsunuz. Gözyaşları eşliğinde, “Ya evlendikten sonra olsaydı? Allah’a şükür evlenmeden önce gördüm.” diyorsunuz. Uzun bir süre yalnız kalınca aşık olmadığınız birinde karar kılıyorsunuz. “Aşktan bana ne hayır geldi ki?” diyorsunuz. Mantığınızla evlenip çoluk çocuğa karıştıktan sonra, hâlâ aşkı bekleyenlere “Aşk maşk hikâye! Allah ne verirse hayırlısını versin.” diyorsunuz.

Memleketinizde çok ilginç olaylar oluyor mesela. İnsanların kadın mı kız mı oldukları sorgulanıyor, yedikleri dayağı hak ettikleri düşünülüyor. “Allah’tan bizim böyle işlerle ilgimiz yok.” diyorsunuz. Nehirlere siyanür karışıyor, nükleer santraller sırada bekliyor. “Allah sonumuzu hayır etsin.” diyorsunuz. Dergiler, yayınevleri kapatılıyor. “Hayırlara vesile olsun.” diyorsunuz. Yazarlar tutuklanıyor, kitaplar mahkemelerde yargılanıyor, çevirmenler göz altına alınıyor. “Hayırlısı olsun.” diyorsunuz.

Söyler misiniz, siz bu Türk işi Pollyanna'yı nerede besliyorsunuz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder