14 Kasım 2009 Cumartesi

UNUTMA GÜNLÜĞÜ I

Bir süre sonra hafızamı yitireceğimi öğrendim..Artık unutmak istediklerimin yanı sıra unutmak istemediklerim de var ve her geçen gün daha da çoğalıp saldırıyorlar beynime. Nerelere gidip, kimleri görebileceğimin bir listesini yaptım. Evde bir sürü boş defter olmasına rağmen, kendime yeni bir defter aldım. Bu müsrifliğe çok takılmadım, nasıl olsa bir süre sonra unutacağım. Hayatımdaki insanları yazıyorum; onları her yönüyle tanımlıyorum, bazen eksik, bazen de yanlış tanıdığımı fark ediyorum. Hatta yarattığım ilişkiler varmış hayatımda, sanırım ilk onları unutacağım. Geçmişime bir zaman çizgisi yaptım, sınıflardaki duvarlarda boydan boya uzanan tarih çizgisi gibi. Önemli olayları yazmakla başladım önce, sonra baktım aç gözlülük edip atlayamıyorum bazı olayları; aklıma ne gelirse yazıyorum şimdi. Gündelik hayatın ve yakın geçmişin yoğunluğunda yitip gitmiş bür sürü ayrıntı çıkıyor ortaya. Aslında çoktandır unutuyormuşum ben.
Bir süre sonra unutacak değil de ölecek olsam, yapmak istediklerim çıkardı ortaya. Onları da mı yazsam? Böylece unuttuğum gün gelip çattığında, kendime hergün yapacaklar listesi hazırlayabilirim.
Saat üç. Doktor unutmanın yavaş yavaş mı birdenbire mi geleceğini söylemedi. Artık dün akşam yediğim yemeği ya da alışverişte alacağım herhangi bir şeyi unutmak beni o kadar da sinirlendirmiyor. Güzel bir sohbeti düşünüyorum daha çok. Onun yavaş yavaş (ya da birdenbire) silinecek ayrıntılarını.
Beyin ile ilgili okumaya başladım, nasıl işlediğine ilişkin yazılar buluyorum. Yeni bir şey öğrenmenin hazzı beni bekleyen son ile bağdaşmıyor. Sanki bunu engellemenin yollarını arıyor gibiyim ama o kadar da panik bir halim yok. Hatta unutmanın nasıl bir his olduğunu merak etmiyor da değilim. Tek üzücü yanı, bunu da unutacak olmam..