12 Haziran 2012 Salı

Şaşı Bak Şaşırma


Memleket kötü haber konusunda hiç yokluk çekmedi; ama eskiden kötü haberlere şaşırırdık, üzülürdük, sinirlenirdik, öyle veya böyle tepki gösterirdik. Son dönemlerde bunların hiçbirini yapmıyoruz. Farkında olmadan büyüyoruz, elini kolunu kaldırmaya hali olmayan yaşlı insanlar gibiyiz.
Pankart açan gençlere sekiz yıl beş ay hapis cezası veriliyor. Şaşırmıyoruz.
Bir üniversiteli poşu taktığı için on bir yıl üç ay hapse mahkûm ediliyor. Farklı bir beklentimiz olmadığı için buna da şaşırmıyoruz.
THY grev hakkı için direnen yüzlerce çalışanını işten atıyor. Üstelik bunu çalışanlarına kısa mesaj göndererek yapıyor.  Şaşırmak ne kelime, yapılana hak verenlerimiz bile çıkıyor.
Üçüncü köprünün yapımı kesinleşiyor. Eh! Ne bekliyorduk ki? Tabii ki şaşırmıyoruz.
Çayan Birben polisin sıktığı biber gazı yüzünden hayatını kaybediyor. Gencecik bir insanın ölümü içimize oturur gibi oluyor, ama kolay toparlanıyoruz. Ne de olsa başka genç insanlar da ölüyor.
Başbakan “Her kürtaj bir cinayettir.” diyerek kürtaja karşı olduğunu açıklıyor. Bu gibi söylemlere şaşırmayı bırakalı çok oluyor.
Sağlık Bakanı “Tecavüze uğrayan kadınlar doğursun, devlet bakar.” diyerek onu destekliyor. Bu biraz tuhaf geliyor; fakat ilk andaki şaşkınlığımızı çabuk atlatıyoruz.
O malum belediye başkanından “Tecavüze uğrayan kadın kendini öldürsün.” açıklaması geliyor. Biraz tepki gösterir gibi oluyoruz; fakat adamcağız derdini açıklayınca rahatlıyoruz.
Yargıtay, evinde anal ve oral seks görüntüleri içeren CD bulundurana bir ila dört yıl arası hapis cezası verilmesini istiyor. Yatak odamıza giren yargıya bakıp dudaklarımızı eşlerimizin karın bölgelerine kaydırıyoruz.
Gazeteciler tutuklu arkadaşları için yürüyor, THY çalışanları grev hakları için, kadınlar kürtaj hakkı için, öğrenciler hapisteki arkadaşları için… Her koyun kendi bacağından asılıyor, herkes yalnızca kendi sorununa odaklanıyor. Bunu da doğal karşılıyoruz.
Şaşırmıyoruz. Çünkü Alice şaşırır, Küçük Prens şaşırır, çikolata fabrikasına giden Charlie şaşırır. Büyükler şaşırmaz. Şaşırma yetimizi, dolayısıyla çocukluğa özgü tek özelliğimizi elimizden alıyorlar. Büyüyoruz, şaşırmıyoruz, dönemin başbakanının ettiği beylik laftaki gibi “alışıyoruz”.