9 Ağustos 2009 Pazar

KAYIP YAZININ PEŞİNDE

Belki de anlamı olmayan bir sürü kelimeden oluşuyordu. Belki de bir anıyı bile içermiyordu. Sığdı, düzdü, duygusuzdu belki..Şimdi kayıp ya; daha da büyüdü gözümde. Yazı'm, nerdesin?

Öfke içinde yazılmış mektuplar buldum yazımı ararken. Aklıma Enis Batur geldi. En iyi "kitap ilk cümlelerini" topladığı (kaç kitap olduğunu hatırlamıyorum) bir kitap yayınlamış. Mektuplarımda çok fazla "ilk cümle" gördüm ben de. Böyle çağlayan gibi dalıvermişim anlatıya, sonra da su aşağılara saçılmış, kaybolmuş. Toparlanıp bir nehir bile olamamış kelimelerim.

Okunmayı bekleyen kitaplarım bana bakıyorlar raflardan. Adlarını öyle çok gördüm, sayfalarını o kadar çok karıştırdım ki, sanki hepsini okumuş gibiyim. Sana da oldu mu hiç? Aslında hiç okumadığın bir kitabı yalayıp yutmuşsun gibi hissedip, soran gözlere heyecanla "Evet, evet, okudum!" dedin mi? Sonra pembecik yanaklarınla oradan buradan hatırladığın bilgilerle sohbeti geçiştirdiğin? "Little knowledge is dangerous.."

Ne tatlıydı değil mi Ümit hocamız? Sınıfta dersin ortasında şaka yapıp bize Einstein'in şu ünlü fotoğrafındaki gibi dil çıkarışını hatırlıyorum. Ne güzel şey bilgi ile olgunlaşmak, komplekslerinden arınmak..Bu ülkede kimsenin 30-35'ine kadar konuşmasına izin vermiyorlar. Sonra da sustur susturabilirsen. Bak yine rafta Canetti'nin Körleşme'sine takıldı gözüm. Sahi biz seninle Körlük'ten konuşmadık daha değil mi??

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder