13 Aralık 2011 Salı

Çeviriyorum, Öyleyse Yokum!


Benimki tuhaf bir meslek… Kimsenin yapmaya teşebbüs etmediği, ama herkesin hakkında ileri geri konuşmayı hak gördüğü bir meslek… Herkesin çok iyi yapabileceğini düşündüğü, ama  bu düşünceyi uygulamaya gelince kimsenin gönüllü olmadığı bir meslek… Mahlasımdan da anlaşıldığı üzere bendeniz çevirmenim, saygıdeğer okur. Bundan kelli de dert sahibiyim.

Arkadaşlarım kendilerine toplum nezdinde başarı getirecek birtakım meslekler edinirken ben dil öğrenmeyi seçtim. Bu dili öğrenmek, onu ana dilimi düşünmeden konuşabilmek, anlayabilmek, anlatabilmek için uzun yıllar emek verdim. Her şey iyi güzel de sanırım yanlış dili seçtim. Memlekette herkesin bildiğini iddia ettiği bir dile bulaştım, sayın okur. Ülkenin okuryazarlık seviyesinin üzerinde bir İngilizce bilgisiyle donatıldığını nereden bilebilirdim?

Herkesin en ince ayrıntısına kadar bildiği bu dilde yaptığım çeviriler bir türlü takdir görmedi. Mütevazı davranmaya çalıştıkça bilgisiz damgası yedim, atıp tutmayı bir türlü beceremediğim için sözüme güven duyulmadı. “Madem ben yapamıyorum, buyurun siz yapın!” dediğimde kimse oralı olmadı.

Senelerce titiz bir şekilde çalışarak, obsesiflik sularında gezerek, uykusuz kalarak yaptığım çeviriler hakkında bir tek övgü almış değilim; ancak yaptığım en ufak hata, en ağır eleştiriye maruz kalmama yetiyor.

Ben tam zamanlı bir iş bulabildiğim için açlık sınırının üzerinde yaşayabilen sayılı çevirmenlerden biriyim. Buna rağmen ne iş yaptığımı öğrenen insanlar, bir yabancı dili bu kadar iyi bildiğim halde çevirmenlik yapmamın aptallık olduğunu düşünüyor. Bunu açık açık söyleyemedikleri için “Dil bilgini araç olarak kullanıp çok daha iyi para kazanabilirsin.” diyorlar. 

İngilizceyi ana dilim gibi konuşup bunu sadece iki dil arasında köprü olarak kullanmam “enayilik” kavramına iyi bir örnek teşkil ediyor, benim bu enayiliğimden arkadaş sohbetlerinde iyi ekmek çıkıyor olabilir. Ancak ben bu mesleği düzleşen kaba tarafıma, dil üzerine çok düşündüğüm için sık sık sürmenaj olmama, zaman zaman konuşmayı becerememe, insanlara sürekli dert anlatmak zorunda kalmama rağmen yapıyorum. Çünkü yaptığım işe saygı duyuyorum, değerli okur. 

Benim mesleğime duyduğum saygının yüzde birini bana çok gören ahaliye bir günlüğüne çevirilerinin yapılmadığını hayal etmelerini öneriyorum. Nasıl kendi ülkelerinin kapanına kısılıp kaldıklarını, bütün dış haber kaynaklarının nasıl erişilmez hale geldiğini bir de kendi gözleriyle görsünler istiyorum. Beni ve meslektaşlarımı görmeyen gözlerini bir seferliğine bu iş için kullansınlar. 

Görünmezlik sandıkları kadar kolay bir iş değil. Malumunuz gözden ırak, gönülden de ırak oluyor. Gönülden bağlanmadan, gözlerinizi bozmadan yapılamayacak bir mesleğin her iki organa da uzak düşmesi sizce de ironik değil mi? "Yok daha neler!" dediğinizi duyar gibi oluyorum, pek muhterem okur. İşte ben de bunu söylüyorum. Yokum. Durum anlattığımdan daha da beter!

4 yorum:

  1. Bizim aldığımız eğitimde (filoloji) ilk "Dil bilmek ne demektir?" diye sorulur. İngilizce bilmenin turiste halı satmakla eşdeğer olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Baksan, iki kelime eden herkes konuşuyor bu dili. Daha da beteri standart sınavlardan geçeni dil biliyor diye etiketliyorlar. Ezkaza bir de dil bildiğini söyleyiver bir kurumda; herkes sana çevirmen gözüyle bakar da bir tek çevirmenin yaptığı iş işten sayılmaz..Hatırlarım lise yıllarımda dil bölümünü seçtiğim için çok muhterem bir akrabam "dili seçip ne yapacaksın, dili herkes biliyor; feni seçseydin ya" deyip o kıt aklını bana sunma zahmetine girişmişti. Kendisinin çocuklarının seneler sonra yabancı dil derslerinden ötürü okulu uzattıklarını hatırlatır, bu kuyruk acımın anısıyla saygılar sunarım efendim. Dil biliyorsun; o zaman sadece bir değil iki varsın kardeşim..İki dünya taşıyorsun içinde, iki rüya, iki temsil....Helal olsun sana...

    YanıtlaSil
  2. Feni seçseydik keşke. Zira dil bilmenin ne demek olduğunu hâlâ çözemedik:-)

    YanıtlaSil
  3. bu yazı uzdu galiba beni. meslek askına ve cabana hayran kaldım.

    YanıtlaSil
  4. Teşekkür ederim. Ben de bazen meslektaşlarımın "enayiliğine" hayran kalmıyor değilim :-D

    YanıtlaSil