2 Nisan 2012 Pazartesi

Sen Tek Biz Hepimiz



31 Mart 2012 Cumartesi
Çünkü gerçek diye bağrımıza bastığımız hiçbir şey, gerçek falan değildir.
Hakan Bıçakcı, Ben Tek Siz Hepiniz
Ofisteyim. Bir gıcırtı duyuyorum. Bilgisayarın karşısında otururken koltuğumun sallanmaya başladığını hissediyorum. Tansiyonumun düştüğünü sanıp koltuğun kollarına sıkıca tutunuyorum. O ise gıcırdayarak bir ileri bir geri hareket ediyor. Çalışma masama nazır salıncağa biniyorum, yüzümü yalayan rüzgâra gülümseyerek karşılık veriyorum. Aniden telefonum çalıyor. Arayan münasebetsize cevap vermek için ahizeye uzanınca koltuğum sallanmaktan vazgeçiyor. Telefonu kapattıktan sonra “Vay be! Hakan Bıçakcı öyküsü gibiydi.” diyorum. İş arkadaşım “O da kim?” diye sorunca kendime gelip “Bir yazar.” diye geçiştiriyorum.
Ben Tek Siz Hepiniz’i günlerdir elimden ve dilimden düşürmediğim için olsa gerek bu soruyu çok sık duyuyorum. Soru hep aynı olsa da benim verdiğim cevaplar karşımdaki kişiye göre değişiyor. Yanıt bekleyen, değer verdiğim biriyse “Genç bir yazarımız. Ben de yeni keşfettim, mutlaka okumalısın.” diye başlayan bir açıklamaya girişiyorum. Pek de hoşlanmadığım birine dert anlatıyorsam “Aaa! Tanımıyor musun? Yazık! Oysaki çok başarılı biri.” diyorum yazarın bütün kitaplarını hatmetmişçesine.
Kitapla baş başa kaldığım zamanlarda ise yazarın hayal dünyasıyla gerçek dünya arasında gidip geliyorum. Belki de bu yüzden Hakan Bıçakcı ile ilgili asıl fikrimi kimselere anlatmıyorum. Açıkçası “Arada sırada senin de koltuğun salıncağa dönüşüyor mu? Hah! İşte böyle öyküler anlatan bir yazar!” cümlesine en yakın arkadaşlarımın bile olumlu tepki vereceğini sanmıyorum.
Yazarın Barış Bıçakçı’yla soyadı benzerliği beni ilk anda heyecanlandırsa da çok geçmeden “c” ve “ç” harflerinin azizliğine uğradığımı fark ediyorum. Ben Tek Siz Hepiniz’i alırken yazarın değil, kitabın adına vuruluyorum. Çocuk oyunlarında bütün dünyaya kafa tutmayı anlatan bu cümlenin, kitap kapağında hiç de çocuksu olmayan kesik parmaklarla donatılmasına mana veremiyorum. Öyküleri okuyunca, kitap başlığının çocuklardan çok büyüklerin dünyasında yalnız kalmış bireyin serzenişine işaret ettiğini anlıyorum.
Düşle gerçek arasında asılıp kalmış kitap karakterlerinde insanı tedirgin eden, bir o kadar da tanıdık bir “şey” var sanki. Her yer saplantılı karakterlerle dolu. Sokakta veya işyerinde karşılaşabileceğim insanların başından tuhaf olaylar geçiyor. Bilincin altını üstüne getiren psikolojik göndermeler yapılıyor. Bir yanıyla gotik, diğer yanıyla komik hikâyeler anlatılıyor. “Böyle bir şey benim başıma gelmez ki!” dediğim anda, öykünün kahramanı, hayatımın değişmez bir parçası haline gelmiş deniz otobüsüne biniyor. “Başımdan geçen hikâyelerle kafamdan geçen hikâyeleri” ayırt edemez oluyorum.
Kimi öğeler beklenmedik yerlerde tekrar karşıma çıkıveriyor. Farklı öykülerin insanlarının oturduğu kafelerde Big in Japan çalıyor. Bir öyküde anlatılan parmaklar başka bir öyküde yeniden boy gösteriyor. Bu öğeleri Dali’nin pek çok eserinde yer alan eriyen saatlere benzetiyorum; beni rahatsız etmek yerine gerçeküstü bir dünyada gerçeğe tutunmamı sağlıyorlar.
Bir yerlerden deniz kokusu geliyor, yattığım yerden doğrulup hafif sağa dönüyorum. Şezlongda olduğuma yemin edebilirim, gözlerimi açmadan ayaklarımı aşağı sallandırıyorum, bir iki adım atıyorum. Kumlar ayaklarımı yakınca gözlerimi açıyorum. Odamın duvarıyla karşı karşıya kalıyorum, arkamı dönüp şezlong olmaktan çok uzak yatağıma bakıyorum. Yatağın yanındaki komodinin üzerinde Ben Tek Siz Hepiniz duruyor. Bu tekinsiz histen kurtulmak için kitabın kapağını açıp yazarın imzasına bakıyorum. Hakan Bıçakcı’nın çizdiği parmak “Sen Tek Biz Hepimiz” dercesine adıma işaret ediyor.

4 yorum:

  1. içiçe geçen bir çizgi romandan fırlayan ninja yıldızı, koltuğunun karşısında ki duvara saplansın e mi? :))

    YanıtlaSil
  2. Ninjalar ofisi sarmadıkları sürece sorun yok:-)

    YanıtlaSil
  3. Hey, Hakan Bıçakçı'nın bu kitabını okumamaşım. Şimdi İstanbul'a yollanıyorum. İlk hedefim kitapçı:))

    YanıtlaSil
  4. Bu benim okuduğum ilk Hakan Bıçakcı kitabı. Şimdi sırada "boş gözlerle" bana bakan Karanlık Oda var.

    YanıtlaSil