9 Ağustos 2011 Salı

Yürümeden önce..

Sokaklarında rahatça dolaşabildiğin, yolları denize çıkan, geniş meydanlara sahip ve içinde kaybolduğun bin bir çeşit yüzün gezindiği kalabalıkları olan büyük şehirleri düşün.

Bir de bir akşam vakti yürüyüş dönüşü çay içmeye davetsiz uğrayabildiğin arkadaşlarının olduğu küçük bir şehri düşün. Düşün ki bu şehirde denizi koklayamıyorsun. Kalabalıklar içinde kaybolamıyorsun. Sosyal anlamda fazla seçeneğin yok. Öyle ki şehre bir tiyatro uğradığında, adını sanını çok da sorgulamadan gitmek düşüyor sana. Tercih yapmak bir lüks oluyor.

İnsan bir şehirden ne bekler? Ben hayatımı bu şehirde kurmak zorundayım. Onun bana verdikleriyle yetinmeden, başka şeyler yaratmak zorundayım doymak için. Beklentilerimi küçük, hayallerimi büyük tutmak zorundayım. Bu ortalamanın içinde, bulduğum ya da yarattığım güzelliklere şükretmeye kapılmamak ama kıymet bilmek zorundayım. Buradan gitme hayallerinin gitgide silikleştiği, alışmak denen fiilin damarlarıma sindiği, sorunları artık sıradan kabul ettiğim şu zamanlarda daha güçlü olmak zorundayım.

Görkemli bir kaybeden olmak varken??


Kâğıdı katladı ve zarfın içine özenle yerleştirdi. İmza atmadığını hatırladı birden. Ne fark eder; nasıl olsa mektubun kimden geldiğini bilecekti kadın.. Yazınca rahatladığını hissetti birden. Hatta mektubu göndermemek geldi içinden, sanki yazdıkları geçmişte kalmıştı artık, gereksiz bir serzeniş gönderecekti. “Şu işten vazgeçmeden kalksam iyi olur” diye düşündü gülümseyerek. Masadan kalktı, koridora yöneldi. Aynadaki suretini teğet geçti. Üzerine bir şey almadan hızla sokağa çıktı.

1 yorum:

  1. Bir şehirde onun bize sunduğu nimetlerden yararlanmak için mi yaşıyoruz? Bir şehri, sunduğu nimetler ve bizden alıp götürdüklerini terazinin iki ayrı kefesine koyup iyi tarafın hakim olduğunu görünce mi seçiyoruz?

    Şehirler var, şehirlerim... Hayatımın belli dönemlerini geçirdiğim irili ufaklı yerler var. Sonra gezdiğim ülkelerde gördüğüm gelişmiş veya geri kalmış yerler var. Oysa benim yaşamayı seçtiğim tek bir şehir var. Bir de mümkün olsa yaşayacağım başka bir şehir... İstanbul'u ya da Londra'yı seçmeme sebep olan kötü yanlarından çok iyi yanları olması mı? Bu soruya olumlu yanıt verirsem terazinin kefeleri beni yalancı çıkarır. Bir şehir içindekilerden ötürü yaşanası bir yerdir. Şehirlerimde yaşanmışlıklarım var, sevdiklerim, değer verdiklerim var.

    Küçük ya da büyük, nimetleri bol veya kısır, kendimize yeni bir dünya yaratabildiğimiz sürece her yerde yaşam var. Hayaller, özlemler olmasa olmaz zaten. Bir de mektuplar...

    YanıtlaSil