21 Mayıs 2011 Cumartesi

Müzikli - Müziksiz

30 Nisan 2011 Cumartesi


Bunu R.E.M'in Überlin'ini dinlediğim sabahlarda ne hissettiğimi anlatmak için yazmıştım; fakat hissettiklerimi yazıya dökmekte geç kalınca yazı ihanetimi anladı. Üzerinde oynamak, gerekirse yeniden yazmak lâzım; ama yine de buraya koyuyorum. Senin süzgecinden de geçsin:-)

Ya müzik olmasaydı? Ya ruhumuza işleyip içimizi güzelleştiren ezgiler yaratan insanlar yaşamasaydı? Ya ayaklarımızı yerden kesen melodiler duymasaydık?

Her sabah yeni dünyalar yaratmayı beceremezdim ben. Yanımda taşıdığım ezgilerle her an farklı bir insan olabileceğimi söyleseler inanmazdım; ama oluyorum işte! Kulaklıklarımı taktığım an, nerede olursam olayım bambaşka bir dünyada buluyorum kendimi. Evden dışarı adım atar atmaz bastığım çamura aldırış etmiyorum. Yanımdan geçerken sabahın kör karanlığında sokağa çıkan "kötü kadın"a atılan "işinde gücünde erkek" bakışlarını savuşturuyorum. Bindiğim minibüsteki insanlarla aynı şehirde nefes alıp hiçbir ortak noktamızın olmaması da canımı sıkmıyor. Yol boyunca çalınan kornanın sesini de duymuyorum. Sanki şehir henüz ölmemiş, insan denizinde boğulmamış gibi önüme çıkan kalabalığı yararak yürüyorum. Sanki her yer çiçekleniyor, bahar geliyor. Sanki ben güzelleşiyorum. Deniz kenarındayım, adımımı atsam suya kavuşacağım. Sanki hâlâ hissedebiliyorum, her an aşık olabilirim. İşte bu yüzden, hayatında müzik olmayan insanlardan korkuyorum. Hayatının ritmi olmayan insanların tek dünyalarında nasıl acımasız, nasıl hırslı olabileceğini düşünüyorum.

Ya müzik olmasaydı? Ya içimizi güzelleştirmeseydi? Ya bizi başka dünyalara götürmeseydi? Hayatın tik taklarını duyarak yaşamaya dayanabilir miydik?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder