11 Eylül 2009 Cuma

çalışma

Kimi kandırıyorsunuz? Herkes biliyor o bilgisayar ekranının ardında neler yaptığınızı? Diğer bir deyişle, neyi yapmadığınızı hepimiz biliyoruz. Çalışmıyorsunuz. Evet, hepimiz biliyoruz çalışmadığınızı.

Nereden mi anladık? Yüzünüzdeki o ciddi ifadeden değil tabii ki. Bu ifadeyi bulmak için uzun süre aynanın karşısında çalışmış olmalısınız ki en küçük bir şüpheye mahal vermeyecek şekilde bakıyorsunuz bilgisayara. Oysa fark etmediğiniz bir durum var. Size soru sorulduğunda cevap verme şekliniz sizi ele veren. Bir sual sorulduğunda işinizi bırakmak çok zorunuza gidiyormuş gibi on saniye için tereddüt ediyorsunuz. Gözlerinizi ekrandan alamıyorsunuz. (Bana kalırsa o anda ne düşünüyorsanız ondan da aklınızı alamıyorsunuz.) İşte bu on saniyelik duraksama sizi ele veren.

İnsan işini ne kadar çok severse sevsin, ne kadar meşgul olursa olsun, kendisine soluk alma fırsatı verecek bir sorudan asla kaçmaz. Üstelik işinin derinliklerinde kaybolmayı başarmak o kadar da kolay bir iş değildir. Oysa siz işinize en fazla beş dakika içinde konsantre olmuş gibi görünüyorsunuz. İşte bu mümkün değil, bunu gerçekten başarabildiğinize inanmam imkânsız.

Arada sırada kendi kendinize tebessüm ettiğinizi görüyorum. Uzun çalışma saatlerine rağmen gülümsemek de ne demek oluyor. Hele sorulara kaçamak cevaplar vermeniz yok mu? “Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?” “Hem öyle hem böyle efendim!” Hangi aptal birinin olaylara duygularını katmadan objektif yaklaşabileceğine inanır ki, allah aşkına?

Şimdi bana işinizi sevdiğinizden, onu eğlenceli hale getirdiğinizden bahsedeceksiniz. Bravo size! Ben bunca senedir çalışıyorum; ama işimi eğlenceli hale getiremedim. Diyelim ki siz bunu başardınız, size gülümseyerek veya aklınıza gelen bir düşünceye bir an için yoğunlaşarak zaman kaybetme hakkını veren ne?

Hayır efendim, kendinizi istediğiniz kadar savunun. Bu şirkette sizin gibilere ayıracak ne yerimiz ne zamanımız var. Artık gülerek çalışabileceğiniz bir yer mi ararsınız, aldığınız bu dersi kendi yararınıza mı kullanırsınız bilemem. Benim size tek söyleyebileceğim: Güle güle!

1 yorum:

  1. Şimdi bu yazıya bir baktım da sanki gerçekten birine sinirlenmişim gibi yazmışım. Oysa ben bunu Jean Philippe Toussaint'ın Mösyö adlı kitabını okuduktan sonra oradaki karaktere yazmıştım:-)

    YanıtlaSil