Memleket birbirinden garip olaylarla çalkalanırken, kimin eli kimin cebinde
belli değilken, herkes birbirine düşman kesilmişken, trafik belasından evime
gitmek her geçen gün zorlaşırken ve satılan köprünün bu durumu değiştirmeye
hiçbir katkısı olmazken, mesleğim beni boynumdan vurmuşken, aklımdan geçen
yazılar rüyalarıma girip bir türlü kâğıtla buluşamazken aşağıdaki diyaloga
şahit oldum. Artık hiçbir şeyin önemi yok, söylerlerdi de inanmazdım. Hakikaten
çok fazla düşünüyormuşum. "Kafamı rahatlatacak bir şeye ihtiyacım var" diyorsan seni şöyle alalım:
A Kişisi: Elveda.
B Kişisi: Neden öyle dedin şimdi?
A Kişisi: Öylesine işte ya. Bir de “fairwell” var.
İç Ses: “Fairwell” değil o “farewell”.
B Kişisi: “Farewell to the Arms”
İç Ses: “A Farewell to Arms”
A Kişisi: O ne?
B Kişisi: Bir kitap, bilmiyor musun?
A Kişisi: Hiç duymadım. Kimin kitabı?
B Kişisi: A! Çok ünlüdür. Steinbeck’in kitabı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder