7 Şubat 2012 Salı

Rüyalarda Karışırız


İnsanı yalnızca bir kaynaktan ibaret sanan o malum bölümün çalışanlarından birinin karşısında oturmuş, onu ciddiye almak zorunda kaldığım için nasıl da içten pazarlıklı bir kaynak olduğumu düşünüyorum. “Kendinizi beş kelimeyle tanımlayın.” diyor iyi bir kaynağı, yüksekten baktığından olsa gerek, şıp diye tanıyan kişi. “Ben imkânsız aşklar için yaratılmışım.” diyesim geliyor, hem beş kelime hem de yalan sayılmaz. Tabii oyunbozanlık etmemek için onun beklediği cevabı veriyorum. “Azimli, başarılı, disiplinli” gibi kelimelerle zırvalıyorum. Oysa beni tek kelimeyle özetleyebilen pek çok insan var. Beş kelimeye izin verdiği için ona müteşekkir olmam gerekir. Ah! Nasıl da kendini bilmez bir kaynağım. Neyse, karşımdaki soru sormayı bırakıp işi anlatmaya başladığına göre sanırım bu iş oldu. O, işten bahsederken ben az önceki soruya kendimce başka yanıtlar veriyorum.

Biraz kadın, biraz çocuk, biraz içli, biraz güçlü, biraz romantik, biraz eksik yaşıyorum. Birine huysuz, bir diğerine hanımefendiyim. Sanırım ben, bir başkası için ona gösterdiğim kadarıyla varım. İçimde benden kaç tane var inanın ben de bilmiyorum.

Çoğu kez ehlileştirmek zorunda kaldığım asabi ben, bıraksanız günlerce hiçbir şey yapmayıp sadece kitap okuyabilecek kitap kurdu ben, kendisini işe kaptırıp saatlerce konuşmayan sessiz ben, uzun süre susunca içine kaçan sesini hatırlamak için hiç susmayan geveze ben, söz konusu toplumsal olaylar olduğunda ciddi ben, zaman zaman her konuda geyik muhabbeti yapabilen şebek ben, aşk meşk işlerinde romantik ben, içinden taşan enerjiye engel olamayan çocuk ben, hayal kırıklığına uğradığında güçsüz ben, hayal gücüne kapıldığında güçlü ben, olur olmaz sürpriz yapmayı seven Amelie ben, her yeni gördüğüne şaşırmayı beceren Alice ben, sevmedikleriyle konuşmamayı tercih eden uzak ben, aklından hiç çıkmayan kelimeleri kâğıda dökebildiği zamanlarda yazar ben, kafasında kırk tane tilki dolaştığı için hafızasıyla barışamayan unutkan ben, kendisinden yararlanıldığını hissettiğinde dişlerini gösteren ben, yaralarına dokunulduğunda kırılgan ben, sinüzitten mustarip olduğunda sürekli uyuyan ben, hiçbir yere ayak uyduramadığından sürekli yolculuğa çıkan gezgin ben, her şeye akılcı yaklaşan mantık timsali ben, bütün bu benlikleri aynı bedene sığdırmaya, hepsini uygun yerde kullanmaya çalıştığı için hafiften kafayı kırmış deli ben...

Çevirmen Hanım!” diyor kaynakçıbaşı suratında tuhaf bir sırıtışla. Gerçek dünyaya dönmenin ve son on dakikada söylenenlere dair hiçbir fikrim olmamasının verdiği kaygıyla ağzımdan şu sözler dökülüyor:

İçinizde sizden kaç tane var? İçinizde yaşayanlardan kaç tanesini herkese gösterebilirsiniz? Dışınızda sizi anlayabilecek kaç kişi var? Dışımızda bize benzeyen kaç kişi var? İnsanın kendini beş kelimeye indirgemesini istemeniz onun hiçbir derinliği olmadığını peşinen kabul ettiğiniz anlamına gelmiyor mu?

Buraya kadar geldiğiniz için teşekkür ederiz, Çevirmen Hanım! Biz sizi arayacağız.” diyor insanı kaynağından tanıyan.

Biraz kadın, biraz çocuk, biraz içli, biraz güçlü, biraz romantik, biraz eksik yaşıyorum. Birine huysuz, bir diğerine hanımefendiyim. Sanırım ben, bir başkası için ona gösterdiğim kadarıyla varım. Neyse ki hangi beni nerede kullanacağımı yalnızca rüyalarımda şaşırıyorum. Tatmin olmuş ilkel benliğimle yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadığımda bir filozoftan çok bir hanımefendiye benziyorum.

*Sigmund Freud'un yukarıdaki fotoğrafı Max Halberstadt tarafından çekilmiştir.

4 yorum:

  1. Selam,

    “Kendinizi beş kelimeyle tanımlayın.”

    "Ben? Beni mi?
    Ben kimim?"

    Sevgiler:))

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Çevirmen, pek begendim bu yazını! kurum - kurumsal denilen insan doğasına aykırı sistemlerdeki, kimin köleliğe daha yakın olup olmadığını sözde bilimsel yollarla tayin etmeye çalışan HR'larına benim de bir cevabım var. Lütfen zaman bulursanız okuyunuz: http://www.highexistence.com/10-reasons-you-should-never-get-a-job/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oooo! Sizi burada görmek ne güzel efendim:-) Zaman bulur bulmaz bakacağım.

      Sil